Tüketiciler, kusursuz ve kişiselleştirilebilir deneyimler talep ediyor. Ancak şirketlerin mevcut sistemleri, bu beklentileri karşılayacak kadar güçlü veya esnek değil.
Araştırmalar, tüketici beklentileri ile perakendeci yetenekleri arasındaki bu uçurumun giderek büyüdüğünü gösteriyor. Markalar, yüksek enflasyon, belirsiz ekonomik görünüm ve artan çevresel endişelerin yarattığı zorlu bir ortamda faaliyet gösteriyor. Bu faktörler, tüketici davranışlarını ve harcama alışkanlıklarını önemli ölçüde etkiliyor.
Bu "mükemmel fırtına", markalar üzerinde daha yüksek maliyetler ve daha düşük kar marjları şeklinde baskı yaratıyor. Markalar, müşteri beklentileri ile mevcut yetenekleri arasındaki bu uyumsuzluğu gidermek zorunda. Aksi takdirde müşteri beklentilerini karşılayamayan markalar, yüksek operasyonel maliyetler, düşük karlılık, satış, pazar payı ve müşteri kaybı gibi sorunlarla karşılaşabilirler.
Sorunun kökeninde, sistemlerin ve uygulamaların genellikle acil ihtiyaçlara tepki olarak, daha geniş bir strateji olmadan geliştirilmesi yatıyor. Birçok şirket, dijital dönüşüm çabalarında sürekli bir mücadele içinde ve bu da ilerlemeyi engelliyor.
Çözüm, tüketici odaklı bir yaklaşımla mevcut sistemleri yeniden yapılandırmak ve gelecekteki geliştirmeleri buna göre planlamaktan geçiyor. Bu hem teknik hem de kültürel bir dönüşüm gerektiriyor. Hedef, kısa vadede başarıyı yakalamak ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme sağlamak
İngiltere'deki Tüketiciler, Mali Durumları İyileştikçe Favori Markalarından Alışveriş Yapmaya Hazır
Örneğin Moda ve yaşam tarzı markalarına yönelik uzman e-ticaret platformu Centra'nın son araştırmasına göre, yaşam maliyeti krizi İngiliz tüketicilerin harcama alışkanlıklarını önemli ölçüde etkilemiş olsa da, tüketiciler sevdikleri moda markalarıyla bağlarını koparmıyor. Tüketicilerin %55'i, şu anda bütçeleri kısıtlı olsa bile, gelecekte mali durumları düzeldiğinde bu markalardan alışveriş yapmayı planladıklarını belirtiyor.
Araştırma, tüketicilerin %64'ünün daha az moda ürünü satın aldığını ortaya koyuyor. Pek çok kişi ikinci el ürünlere yönelirken veya daha uygun fiyatlı seçenekler tercih ederken, tüketicilerin %53'ü favori markalarıyla etkileşimde kalmaya devam ediyor; yeni ürünleri inceliyor, marka içeriklerini takip ediyor ve sosyal medyada markaları takip ediyorlar.
Bu eğilim, özellikle Y kuşağı arasında belirgin olup, %29'u sadakatlerini koruyor. Bu durum, marka sadakatinin gücünü ve müşteri ilişkilerine yatırım yapmanın önemini vurguluyor.
GfK Tüketici Güven Endeksi'ndeki son artış, iyimser bir görünüm sunarken, Centra'nın araştırması tüketicilerin satın almaya en hevesli olduğu ürünleri ortaya koyuyor. Paltolar ve ceketler, kot pantolonlar ve resmi ayakkabılar listenin başında yer alıyor.
Centra CEO'su Martin Jensen, markaların mevcut müşterilerle ilişkilerini sürdürmenin ve müşteri etkileşimine yatırım yapmanın önemini vurguluyor. Ayrıca, markaların benzersiz bir marka deneyimi sunmak ve uzun vadeli sadakati teşvik etmek için uzman bir e-ticaret platformuyla ortaklık kurmasının önemini vurguluyor.
Bu nedenle, markalar için, müşteri etkileşimine yatırım yapmak ve marka deneyimini güçlendirmek, uzun vadeli başarı için kritik öneme sahip.
Centra'nın son araştırmasına göre,
🌿🌿🌿
#AjansBeNice #BeNice #BeNicetoPeopleandLife #TüketiciBeklentileri #Perakende #DijitalDönüşüm #MüşteriDeneyimi #İnovasyon #PerakendeStratejileri #MükemmelFırtına
Comments